BÖLÜM 1 – DENİZLERDE FIRTINA, ÇÖLLERDE ŞELALELER


Derya; Sarışın, ince belli, yeşil gözlü, hafif çarpık ama güzel bacaklı, kemikli bir yüze sahip ama yanakları oldukça güzel bir kadın. Karşıdan geldiğinde en az 300 metreden, ben geliyorum diye belli ediyor kendini. İlkokul, lise, üniversite olmak üzere öğretim gördüğü her kurumda kendisini parmakla gösterilmeyi başardı. İlkokulda, arkadaşları okuma yazmayı daha çözememişken, kendisi çoktan çözmüştü. Lise yıllarında çok başarılı bir öğrenciydi. İnek derya diye seslenirlerdi kendisine. Güzelliği o zamanlardan ışıldıyor ama derslerden kafasını kaldırmıyordu. Üniversiteye dereceyle girdi. Hep istediği bölüme girmeyi başardı. İç mimar olmak, çizimler yapmak istiyordu ve başardı da. Üniversiteyi de başarıyla tamamladıktan sonra iş hayatına atıldı. Başarılı öğrencilik yıllarında Şinasi ile tanıştı. Çok sevdiler birbirlerini, bu sevgiyi evlilikle taçlandırdılar. Başarılı bir mimardı. Eşi de kendisi gibi mimardı ama iç değil dış mimardı. Dışını Şinasi yapıyor içini derya yapıyordu binaların. Çok mutlu bir evlilikleri vardı. Aslında Şinasi daha mutluydu. Herkesin parmakla gösterdiği kadını karısıydı. Aslında ben kıskanırdım ama Şinasi nasıl kıskanmamış bilmiyorum. Bence kıskanıyordu ama çok seviyordu galiba.
Güzelliği devamlı başına dert olmuştu. İlkokulda pek bir sorun yaşamadı ama Lise yıllarında sözlü ve fiziksel olarak çok tacize uğradı. Öğretmenlerinden de ailesinden de gördü bu tacizleri. Amcası tarafından cinsel tacize uğradı. Sesini çıkarmadı ama hep içine attı. Üniversiteye gittiğinde kurtuldu bu tacizlerden ama bu seferde üniversite de yaşadı bunları. Hocaları tarafından taciz edildi. Şinasi’ye hiç söylemedi bunları. Aslında Şinasi onun için tamamıyla sığınacak bir limandı. Her yaşadığı sorunda kafasını onun omzuna yaslıyor ve sakinleşiyordu.
Şinasi; uzun boylu, kumral, atletik vücutlu, yeşil gözlü baya baya yakışıklı adam. Derya gibi yeşil gözleri vardı. Hatta kendi aralarında çocuğumuz olursa gözleri yeşil olacak diye konuşuyorlardı. Şinasi hiç başarılı bir öğrencilik geçirmemişti aslında. Liseyi zar zor bitirdi dene bilir. Üniversite sınavına girdiğinde sorular hakkında en ufak bir bilgisi yoktu. Bildiklerini çözdü, bilmediklerini de simetri hesabı yaparak işaretledi. Tesadüfen Mimarlığı kazandı. Sınav sonuçları açıklandığında bakmadı bile internet kafede en büyük tutkusu olan Knight Online oynuyordu. Fena sayılmazdı bu oyunda, oldukça iyi oynuyor herkes dikkatlice kendisini izliyordu. Ertesi gün yine internet kafedeyken bir bakayım lan kaç puan almışım diye açtı sistemi. Baktı ama TC kimlik numarasını, resmini tekrar tekrar kontrol etti. Bu benim değil bence, bu nasıl bir puan lan diyerek sevinçten fırladı oturduğu koltuktan. Bütün kafe odaklanmış Şinasi’ye bakıyordu. Eve gitti koşarak sonuç belgesiyle. Annesi, Babası bile inanamadı sonuç belgesine. Hani anne ve babalar ne kadar çocuklarından umutlu olmasa bile bir beklentileri olur ya, hani çocuğunu başarılı bulmak için çabalarlar ya, hah işte öyle bir şey yoktu Şinasi’nin anne ve babasında. Siktir git lan, oynayıp oynayıp gelmişsin sonucunla diyerek kovaladı başından, gazetesine döndü. Kuzum eylenme bizimle çamaşır var bulaşık var diyerek çıktı gitti annesi. Yahu neden inanmıyorsunuz, vallahide billahi de kazandım sınavı, üniversiteye gideceğim ben dedi Şinasi. Annesi geri döndü, babası gazeteden gözlerini kaldırıp oğluna kaldırdı. Siktir gerçekten kazandın mı sen şimdi dedi babası, benim aslan oğlum kazanacaktı zaten ben biliyordum dedi annesi. Az önce kuzum diye seslendiği oğlu bir anda aslan kesilmişti. Yanardöner dünya anneyi bile döndürüyor işte. Böyle bala göte girdi işte Üniversiteye Şinasi.
Üniversite de koşarak derse yetişmeye çalışıyordu Derya, Şinasi ayaklarını uzatmış oturuyordu koltuklarda. Derya köşeyi döner dönmez Şinasi’nin uzatmış olduğu ayaklarına takılıp uçtu. Şinasi ne olduğunu anlamadı, bir anda önünden bir şey uçup geçti ama o neydi ki diye etrafa bakarken yerde bir kız gördü. Hemen olayı anlayıp ayaklandı kızı doğrulttu. Etrafa dağılan notlarını topladı, kızı koltuğa oturtup bir şeyi olup olmadığına baktı. Sadece ayağı incinmişti üzerine basamıyordu. Omzuna yüklendi Şinasi kızı derse kadar götürüp bıraktı. Ders sonunda topallayarak çıktı Derya. Kapıda Şinasi’yi görünce şaşırdı. Ne oldu diye sordu direk. Benim yüzümden düştün, o yüzden de sana yardım etmek için bekledim. Zaten dersimde yok seni bırakırım gideceğin yere dedi.
İşte buradan sonra başladı bizim karı kocanın hikayesi. Her şey mükemmel gitti, o kadar mükemmeldi ki romanlarda yoktur böyle bir aşk hikayesi. Bir birlerinin gözlerinin içine öyle bir bakıyorlardı ki denizlerde fırtına kopuyor, çöllerde şelaleler oluşuyordu. Ama işte her güzel şeyin bir sonu vardır. Bu sonda öyle bir son işte.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir