BÖLÜM 8 – İSTENMEYEN BEBEK

Ben doğduğumdan beri babasız büyüdüm. Anneme her sorduğumda babamı bana söylemedi. Aklım ermeye başladığından beri bir muamma içinde yaşadım. Babam kimdi, ne iş yapardı. Annemin bir hayat kadını olduğunu bile düşünmeye başlamıştım. Annem, günde yaklaşık üç pakete yakın sigara içerdi. Ben devamlı uyarmama rağmen bırakmadı sigarayı. Ben, akademi 2. Sınıfındayken akciğer kanseri teşhisi konuldu. 4. Sınıfın ortasına doğru, annemin hastaneye kaldırıldığı bilgisi gelince izin alarak memlekete gittim. Annemin bir deri bir kemik kalmış bedenini görünce, gözyaşlarımı tutamayacağımı anlayıp hemen dışarı çıktım. Kendimi zar zor balkona attım, elim ayağım titriyordu, hiç içmeme rağmen balkondaki birisinden sigara isteyip yaktım. İnsanların sevdiklerini ölümle savaşırken görmesi kadar acı bir şey yokmuş. Benim bu hayatta ki tek dayanağım olan annem şimdi ölmek üzereydi, bundan sonra ne yapacağımı bilmiyordum.
Kendimi toparlayarak annemin yanına döndüm, uyukluyordu. Yanına oturarak beklemeye başladım. Koltukta beklerken kendimden geçmişim, annemin saçımı okşamasıyla uyandım. Uzun uzun sohbet ettik annemle.
Annem gözlerimin içine bakarak, babanı halen merak ediyor musun diye sordu. Merakla konuşmasını bekliyordum. Zar zor yutkunarak konuşmaya başladı.
– Ben üniversiteye başlamıştım. Bundan önce beni annem ve babam birisiyle nişanlamışlardı. Üniversite bitince evleneceğimizi söyleyip beni üniversiteye gönderdiler. O zamanlar pek umurumda değildi evlilik falan ama önemsiyordum bu durumu. Kendimi tamamıyla derslere odaklamış başka bir şey düşünmüyordum. Bir gün yanıma bir çocuk gelip tanışmak istediğini söyledi, ama ben oralı olmadım. Sonra kızlara sordum kim bu diye, Okulun en popüler çocuklarından birisiymiş. Ben eğlence amacıyla konuşmaya çalıştığını düşündüm geçtim. Zaten tanışmak pek uygun düşmezdi, sonuçta ben nişanlı birisiydim. Bu tanışma isteği bu şekilde son bulmamıştı, bölümlerimiz farklı olmasına rağmen benim derslerimde görmeye başlamıştım. Nereye gidersem gideyim karşıma çıkıyordu. İçimde bir şeyler kıpırdamaya başlamıştı. Daha önce hiç bu duyguları yaşamadığım için anlam verememiştim. Beni Nişanlamışlardı ama ben sevmiyordum. Annem ve babam uygun görmüştü, bende kabul etmek zorunda kalmıştım. Gel zaman git zaman artık konuşmaya başlamıştık. Git gide bağlanıyordum. Bu ilişkimiz üniversiteden mezun olana kadar devam etmişti. Annem ve babam beni arayarak erkek tarafının nişanı attığını, çocuğun istemediğini söyledi. Bu duruma o kadar çok sevinmiştim ki burada tarif edemem. Hemen yanına koştum sevdiğimin. Sarıldım ve anlattım her şeyi. O gece birlikte olduk. Mezun olduktan sonra görüşmedik. O memleketine gitti, ben memleketime. Ben her yere cv göndermiştim, iş için beklemeye başlamıştım. Biraz uzun bekleme sonrası bir telefon geldi. İstanbul da bir şirketten işe çağrıldım ve başladım. Babam ve annemde durumumu görünce bana bulaşmadılar. Aslında akıllarındakileri anlamıyor değildim. İş dünyasından zengin birisiyle evlenirsem onlarında hayatları kurtulacaktı. Bunu düşündüklerinin farkındaydım ama çaktırmıyordum. İşe başlamıştım, gel zaman git zaman tekrar aklıma geldi ve ulaşmak için bin bir yolu denedim. Sonunda buldum ve görüşmeye başladık. Evime geliyor gidiyor, ben ona gelip gidiyordum. En sonunda midemde ve başımda tuhaflık hissettim. Doktora gittiğimde hamilesin dedi bana. Evet, sana hamileydim. Sevinçle koşturdum yanına. Ben oda sevinecek diye bekliyordum. Evlenip çocuğumuzu büyütme hayalleri beni benden alıyordu. Yanına gittiğimde çocuğu aldırman lazım diye bana baskı yaptı. Ben aldırmak istemediğimi söyledim. İşte bu tartışma sırasında öğrendim bütün gerçekleri. Evli olduğunu karısının önümüzdeki ay doğum yapacağını. Benim kürtaj sürem geçmeden kürtaj olmam gerektiğini söyledi. Ben, hemen çekip gitmesini söyledim. Aldıracağımı ama onun yüzünü bir daha görmek istemediğimi söyledim. Öylede oldu, bir daha yüzünü görmedim onun.
Ben istenmeyen bir bebekmişim. Annemin anlattıklarından çıkarttığım sonuç buydu. Babam tarafından istenmeyen bir bebekmişim.
Şimdi yine de öğrenmek istiyor musun kim olduğunu diye sordu annem. Ben isminin ne olduğunu sordum. Haluk DOĞAN. Evet, ismi buymuş. Annem bu konuşmadan sonra pek uzun yaşamadı. Cenaze işlemleri falan hallettikten sonra, akademiye döndüm ve mezun oldum.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir