BÖLÜM 6

Oluşan bu durumlar Hayri için çok can yakıcıydı. Bu güne kadar silah yanlısı olmayan, biz hiç bir şekilde katil değiliz diyen adam yanında silah taşımaya başlamıştı.

 

Gazete ve televizyonlarda çok büyük yankı uyandırdı. Savaşın katledildiği bilgileri, halkı sinirlendirmeye başlamıştı. Bu durumda polisler geri adım atmış bizi takip etmeyi bırakmışlardı. Polislerin içerisinden haber akışımızı sağlayan arkadaş sağ olsun, bütün aldığı bilgileri bize aktarıyordu. Hayri ile oluşan dostluklarının hikayesi çok ayrıdır, Yusuf Baş komiserin. Bu hikaye ayrı bir sayfanın konusu.

 

Deniz, Hüseyin, Osman, Serdar, Faruk, Ersan, Can, hep birlikte Yeni Mahallede bir evde kalıyorlar. Hayri ve ben onların yanına sık sık gidiyorduk. Onlarda devamlı olarak fikir kulüplerine gelirler, oturur tartışmalar yapardık. Hepsi çok iyi çocuklardı, Hayri hepsiyle oturup muhabbet etmeyi, tartışma yapmayı çok severdi, hep yedi kişi takılırlardı. Bölümleri farklı olmasına rağmen her ders sonunda, kantinin sağ en dipteki masasında oturur muhabbet ederlerdi. O kadar birbirlerinden kopamıyorlardı ki, adamlar yedi kişi aynı eve çıktılar. Çok değişik bir guruptu bu yedili, yanlarındayken uzun uzun kahkahalar atardık ve bizi çok eğlendirirlerdi.

 

Hayri Başkan, Mine’nin yanına gideceğini söyledi. Mine Dedesinin Bağ evinden gelmemişti henüz, Hayri de onu alıp gelmek istiyordu. Hayri gideli iki gün olmuştu, çoktan varmıştır Mine’nin yanına ama herhangi bir bilgi gelmemişti. Merak etmiyor değildim ama sonuçta Hayri bu, bir yolunu bulurdu. Hayri çok başka birisi oluyordu Mine ismini duyunca yada onu görünce. Gerçekten seviyordu Mine’yi. Sağdan soldan bir at bulup üzerine binmiş, kampüse gelmişti. Mine ben geldim, dört nala sana geldim diye bağırıyordu. Mine derslik penceresinden bakıp gülmüştü, hoca koşa bilirsin diye işaret etti ve Mine topukları kıçına vura vura koşmaya başlamıştı. Hayri beyaz bulamadım ama idare et, atlı prensin geldi diye espiri yaptı, hem Mineyi hemde bizi çok güldürmüştü. Hayri için Mine neyse, Mine içinde Hayri aynıydı. Ben birbirlerini bu kadar çok seven bir çift daha başka görmemiştim.

 

Bizim yedili beni de çağırdılar bir akşam eve. Bende hazırlandım ufak tefek te nevale aldım gittim. Gençlik hareketi ve Türkiye geleceği için uzun uzun sohbet edip görüşler bildirdik. Alışkanlık olacak ki konuşmalarımızı Faruk not alıyordu, ne yapıyorsun lan sen diye sorduğumda, not alıyorum almayacak mıydık dedi, hepimizi gülme tuttu. Al lan, belki bu masadan çıkar ülkeyi rahata erdirecek fikirler diyip sohbetimize devam ettik.

 

Gece geç saate geliyordu, ben kalkmak istedim göndermediler, burada yatarsın diye ısrar ettiler. Nerede yatacağım lan iki oda bir salan evde yedi kişi kalıyorsunuz, bırakın ben evime gidicem diyerek ayrıldım evden. Cidden manyaklar bunlar, evde yedi kişiler, yerde sağda solda yatıyorlar, halen beni yatıya çağırıyorlar. Ben oradan ayrıldıktan bir saat sonra olmuş olanlar. Keşke gitmeseydim o evden diye söylenip duruyordum, halen daha aynısını düşünürüm.

 

Benden sonra Ersan ve Faruk evden çıkıyorlar, marketten bişi alacaklarmış. Bu sırada dışarıya reis lakaplı karşıt görüşlü mafya, yanındaki adamlarıyla kapıya yanaşıyor. Kendisi araçtan inmiyor, birisi sokakta bir diğeri apartman kapısında gözcülük yapıyor, diğer dört kişide daireye giriyor. Kapıyı çalıyorlar, kapı aralanır aralanmaz silahı doğrultup kapıya yükleniyorlar. Direk salona geçip evde bulunan diğer beş kişiyi bağlayıp yere yatırıyorlar. Birisi dışarı reis lakaplı kişinin yanına gidiyor evde beş kişinin olduğunu söyleyip ne yapacaklarını soruyor. Reis lakaplı kişi bir şişe eter ve birazda pamuk veriyor ve bununla halledin diye talimat veriyor. İçeri girerek diğerleri ile birlikte beşini birden bayıltıyorlar. Bu esnada Ersan ve Faruk eve giriyor ve direk etkisiz hale getiriliyorlar. Oluşan bu durumu reise soruyorlar ve reis direk öldürmelerini söylüyor. Plana göre ikişer ikişer evden çıkarılıp eskişehir yoluna götürüp öldürülecekti. Ersan ve Faruk eskişehir yoluna götürülüp üçer kurşun sıkarak öldürüyorlar. Daha sonra eve gelip diğer ikisini alıp gideceklerinde Reis denen kişi geçen polis arabasından şüpheleniyor ve direk evde bitirilmesini istiyor. İçerde sadece bir kişi kalıyor ve diğerleri evden uzaklaşıyor. Kalan şahısta yerde baygın yatan arkadaşlarımıza sırayla sıkıyor ve çıkıp gidiyor.

 

Bizim için oldukça kötü bir dönemdi. Hayri daha yoktu piyasada, ne yapacağımızı bilemiyorduk. Görgü şahitlerine göre tariflere uyan kişiyi yakalıyorlar ama kimlerle birlikte yaptıklarını söylemiyor. Biz biraz araştırmayla kimler olukları bilgisine vardık. Ne yapacağımızı bilemez halde bekliyorduk. Hayri bu olaydan üç gün sonra geldi. Duyar duymaz çıkmış yola. Mine nerede diye sordum, buraya getirmek istememiş orası daha güvenli olur dedi. Bende aynı fikirdeydim. Gazete manşetlerinde Yeni Mahallede Katliam yazıyordu. Yedi öğrencinin paylaştığı evde katliam yapıldı. Evde yaşayan beş arkadaşın cansız bedenleri evlerinde, ikisinin de eskişehir yolunda bulundu. Birde tek tek isimleri geçiyordu; Deniz Ezgin, Hüseyin Gürses, Osman Gezmiş, Serdar Aslan, Faruk Doğan, Ersan Uzunlar ve Can Kartal. Biz okudukça ağlıyorduk, bense erkenden çıkmış olmama sevinmeliydim, ağlamalı mıydım halen bilemiyorum ama ben niye orada değildim diye halen içim içimi yer.

 

Hayri, Mineyi dedesinin bağ evinde daha güvenli diye bırakmıştı fakat bilmediği şey vardı, bizde bilmiyorduk ama daha sonraları öğrendik. Polis, Savaş Bardak katliamı sonrası, halk içerisindeki çıkan sesleri susturmaya çalışıyordu. Bu nedenle bizim peşimize artık takılmıyorlardı fakat reis ve adamlarını salmıştı. Hayrinin gittiği yeri görmüşler ve Minenin nerede olduğunu öğrenmişlerdi. Aslında hedeflerinde Hayri vardı ama çevresine zarar vererek Hayri’yi sindirmek istiyorlardı. Bir akşam üzeri reisin emri ile yola çıkan üç kişi, Minenin kaldığı bağ evine gidiyorlar. Kimseye kendilerini belli etmeden kapıyı açarak giriyorlar. Evde Minenin olmadığını görünce banyoya saklanıyorlar. Çok geçmiyor yarım saat sonra Mine eve giriyor. Hepsi birden banyodan çıkıp mineye çullanıp etkisiz hale getiriyorlar. Üçü birden ellerindeki silahları Minenin üzerine ateşliyorlar. Minenin narin vücudundan tam tamına, otuz iki kurşun çıkarıldı. Bu haber bize ulaştığında Hayrinin gözlerinden akan yaşla bir göl dolabilirdi. Bu kadar göz yaşının nasıl aktığını neden kurumadığını hiç anlayamadım. Polis raporlarına ulaştık, sağ olsun getirdi adamımız. Bu raporu göstermemeliyiz Hayriye dedik, hepimiz birden. Okursa dünyası başına yıkılacaktı. Hamileydi Mine katledildiğinde. Hemde üç haftalık. Ama durduramadık ki okudu Hayri otopsiyi. Olduğu yere devrildi Hayri. Ayıldığında yine ağlamaya başladı. Ama bu ağlayışın içinde çok başka bir şey vardı. Gözleri nefret kusuyor, burnundan kin akıyordu.

 

Güzelliğine kimler kıydı senin sevdiğim,

Ben kıyamazken gözlerine bakmaya,

Hangi cani kıydı canına.

Tutmaya kıyamazken ellerini,

Hangi cani kırdı parmaklarını.

Okşamaya kıyamazken ben tenini,

Hangi cani döktü otuz iki kurşunu bedenine.

Elbet gelecek günü,

Elbet alınacak intikamın.

Peki gelecek misin sen geri?

Geleceksen eğer durmam bir dakika,

Cehennem olur onlara Ankara.

Cansız bedeninden öğrendim,

Bir yavrumuz olacakmış.

Kız mı, erkek mi acaba.

Daha erkenmiş cinsiyet için dediler,

O kadar küçükmüş yavrumuz,

Söyle bana hangi cani kıyar bir cenine.

Sürmem bir daha kimsenin saçlarına ellerimi,

Sen kan gölünün içinde bırakıp gitmişken beni…

Bunları yazdı Hayri. İntikam alacağım onlardan diye de ekledi sonuna. Çok sevmişlerdi birbirlerini, çok sevmiştik biz Mineyi. Hayrinin de dediği gibi, bir kan gölü içerisinde bırakıp gitti bizleri.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir